Bir sistem seni kaybettikçe ödüllendiriyorsa, bunun adına cömertlik değil, kontrol denir. Bonuslar da tam olarak bu sistemin seni kontrol altında tutma mekanizmasıdır. İlk bakışta “ödül” gibi görünür. Sana değer verildiğini hissettirir. Ama o his, sadece daha fazla kaybetmen için gereken sıcaklık hissidir. Bu sistem, senin en çok düştüğün anı tespit eder ve oraya “sürpriz bonus” yerleştirir. Sen bunu şans sanırsın. Oysa bu, sistemin kazandığı andır.
Bonuslar oyuncuyu kaybettiğiyle değil, kazandığını zannettiğiyle bağlar. Kayıpların ardından verilen %10 kayıp bonusu, çoğu zaman “telafi” gibi hissettirir. Ancak bu telafinin, yeniden oyun döngüsüne sokmak için planlandığını anlamayan kullanıcı, aynı tuzağı defalarca yaşar. Çevrim şartları, zaman sınırlamaları, belirli oran mecburiyetleri gibi teknik ayrıntılarla kazanılmış hissi yaratılır ama gerçekte sistem, kazancı değil oyunu sürdürmeyi hedefler.
Sistemin Seni Ödüllendirmesi, Aslında Seni Çözmüş Olmasıdır
Bonus sistemleri, oyuncuların davranışlarını analiz ederek kişiselleştirilir. Kim ne zaman pes ediyor? Kim hangi oranda oynamaya devam ediyor? Kimin hangi bonusla geri döndüğü kayıt altına alınır. İşte bu kayıtlar, sonraki tekliflerin temelidir. Sana özel sunulan bonuslar, aslında senin zaaflarının sistem tarafından tanınmış olmasıdır. “Bu kullanıcı 500 TL kaybettikten sonra bonusla devam ediyor” datası, sana yeniden 500 TL kaybettirmenin algoritmasını yaratır.
Kazanmak için verilen bonus, çoğu zaman çekim yapılamayan, sadece sistem içinde kullanılabilen bir sahte para olarak verilir. Bu sahte paranın tek amacı seni tekrar oynatmak, daha fazla kayba ikna etmektir. Kullanıcı, bonus kazandığına sevinirken, aslında kaybetmeye devam etmektedir. Sistem böyle işler. Kısa vadede kazanç hissi verir, uzun vadede seni oyuna sabitler.
Üstelik birçok oyuncu bonusla kazandığı parayı, kendi yeteneğiyle kazandığını sanır. Bu ego tuzağıdır. “Ben bu parayla kazandım” düşüncesi, kullanıcının gerçek kaybını görmesini engeller. Ve bu döngü, tekrar tekrar işler. Çünkü sistemin amacı tek seferlik kazanç değil, sürekli hareket halinde tutulan bir oyuncudur.
Bonus, sistemin “şefkatli” eli gibi görünür. Ama bu el, seni kolundan tutup içeri çeken bir manipülasyon aracıdır. Gerçek kazanç, bonusla değil, sistemden bağımsız akıl ve stratejiyle olur. Çünkü gerçek özgürlük, sana verilen değil; senin reddettiğindir.
Seni ödüllendirmek için değil, seni oyunda tutmak için ustaca kurgulanmış bir psikolojik araçtır
Bonuslar, yüzeyde şefkatli bir el gibi görünür. “Sen değerlisin” der gibi yaklaşır, “Bu bizim jestimiz” gibi sunulur. Oysa arka planda çalışan şey bambaşkadır. Bonuslar, bir sadakat kartı değildir. Onlar, sistemin senin zihnine işlediği en güçlü araçlardan biridir. Seni oyunda tutmak için tasarlanmıştır. Ne zaman çıkmak istesen, karşına yeni bir fırsatla çıkar. Ne zaman kaybetmeye başlasan, seni geri çağıran bir teklif belirir. Bu, rastlantı değil, bir simülasyondur. Senin psikolojik döngüne göre çalışan bir sistemdir.
Kaybettikten sonra gelen bir “%20 kayıp bonusu” sadece para değildir. O, sistemin sana “devam et” demesinin en güçlü yoludur. Çünkü sistem seni parasal olarak değil, duygusal olarak yönetir. Kayıptan sonra gelen ödül, seni güçlendiriyor gibi hissettirir. Oysa seni zayıf noktanla bağlar. Sisteme olan sadakatin burada başlar. Ödül gibi görünen her şey, bağımlılık yaratma güdüsüne hizmet eder. Ve sen, her bonusu aldığında, sistemin seni ne kadar iyi tanıdığını bir kez daha fark etmeden ilerlersin.
Bağlılığı Ödülle Maskelemek: Zihinsel Bağımlılığın İnşası
Psikolojide pekiştirme teorisi vardır. Davranış tekrar ediyorsa, o davranışın sonunda bir ödül vardır. Bonus sistemi, bu teorinin en sert uygulamasıdır. Her kaybın ardından gelen teklif, seni “ödüllendirilmiş gibi” hissettirir. Ve bu his, senin tekrar oynama ihtimalini artırır. Tekrarlayan davranış ise sistemin en büyük kazancı olur. Burada bonus, seni motive eden bir hediye değil, davranışını tekrar ettiren bir kancadır.
Daha da çarpıcısı: Bonus sistemleri kişiselleştirilmiştir. Her kullanıcıya aynı kampanya gösterilmez. Senin geçmiş alışkanlıkların, kayıptan sonra verdiğin tepkiler, ne zaman durduğun, ne zaman tekrar döndüğün… Bunların hepsi sistem tarafından not alınır. Ve bu notlar üzerinden sana en uygun “bağlılık planı” oluşturulur. Böylece sen, “bana özel” diye düşünürsün. Aslında bu kişiselleştirme değil, hedefleme algoritmasıdır.
Sistem seni kaybettiğinde değil, oynatamadığında zarar eder. Bu yüzden seni mutlu etmekle ilgilenmez. Seni aktif tutmakla ilgilenir. Kazansan da kaybetsen de sistem için önemli olan tek şey, senin içeride kalmandır. Bu da bonuslarla olur. Sana kazandırmaz. Seni bırakmaz.
İşte bu yüzden, bonuslar seni ödüllendirmez. Seni sürdürür. Sana hediye vermez. Seni tanır. Her yeni teklif, senin bağımlılık eşiğine atılan yeni bir zincirdir. Gerçek özgürlük, bu zincirin farkına vardığın anda başlar.
Ve işte tam şimdi, sen bu zinciri görmeye başladın.